
Yaz Türküsü Yüreğimin – Kitap
SUNU
Tüm sevmeyi bilenlere,
Sevgisini bölenlere…
İLK BASKININ ÖN SÖZÜ
Çağlar öncesi solumuşuz şiiri. Onu söyleyişimiz, okuyuşumuz, yazışımız sonsuza dek sürecek kuşkusuz.
Şiir her çağdır, her ozandır, her biçimdir,
her özdür. Ama her söyleyiş değildir. Güzel ve özgün
olandır.
Şiirin görünüşünde, sesinde, söylediklerinde
ayrı ayrı güzellikler vardır. Bunları tadabilmek için de
sevgi, ilgi, özen ve çaba gereklidir. Soylu güzellikler
gizlerini hemen sunuvermezler…
Özen gösteren gözlere, şiir adına, teşekkürler.
K.İMER
YAZ TÜRKÜSÜ YÜREĞİMİN
Gün doğumlarında,
Gün batımlarına yakın,
Avı başlar amatör balıkçıların:
Karacaali Koyu’nun
Kaya doğrultusunda
Umut oltaları atılır,
Sabır oltaları atılır,
Tutkusuyla denize dönmenin
Çaparide kim bilir
Kaç istavrit çırpınır…
Yüreğim
Kıpır kıpır…
Deşilir denizin yarası,
Kana keser dalgalar.
Gülsem mi, ağlasam mı?
Kablo fabrikası,
Azot fabrikası
İşler ha işler tıkır tıkır…
Yüreğim
Kıpır kıpır…
Serçeler tellerde,
Çalı çırpıda serçeler.
Balkondaki kırlangıç da
Kanatladı yavrularını şimdi,
Yuvadan maviye,
Maviden yuvaya uçuşurlar
Pır.. pır…
Yüreğim
Kıpır kıpır
Gemlik rıhtımından
Demir alınca İzzet Kaptan,
Başlar Büyük Körfez Turu:
Yolcular acıyla kanlı bıçaklı,
Yolcular sevinçle sarmaş dolaş;
Sular oynak ezgilerle yıkanır.
Her siteye selâm,
Her sallanan kola,
Her iskeleye selâm!
Zincirler selâmlarla kırılır,
Duvarlar selâmlarla yıkılır…
Yüreğim
Kıpır kıpır…
Zeytinlerin kararması,
Çatlaması çam kozalaklarının,
Bir de bağ bozumları.
Yaprakların yeşiline
Sarılar karışır,
Kızıllar karışır;
Körfezde su
Daha bir hırçınlaşır…
Yüreğim
Giden yazla sızılı,
Gelecek yazla kıpır kıpır…
İLKYAZDA KARŞITLAŞMALAR
Kışı uğurlamadan
Gölgeye kaçmak da ne?..
İlkyaz ezgileri var..
Bu ağıt yakmak da ne?..
Irmaklar nasıl deli..
Sessizce akmak da ne?..
Dostluk sofrası hazır..
Uzaktan bakmak da ne?..
Şu doyumsuz yaşamı
Erken bırakmak da ne?..
SEVGİ DÜZLÜĞÜ
En güçlü saldırılarda
Bana mısın demem de
Bir sevecen bakışla
Kırılırım…
Mahçupluğuma aldanıp
Albenini serme öyle,
Ayıp mayıp dinlemem
Sarılırım…
Kar suları gibi
Bozbulanık aksam da
Sevginin düzlüğünde
Durulurum…
ÜÇ AĞAÇ
I. Kepsut deresinden
Su içen söğüt!
Eğilmişsin
Dolgun başaklarcasına…
Saygın, suya mı, Yunus’a mı?
II. İnkaya’da kök salmış
Koca çınar!
Yüzyıllar öncesinden
Yüzyıllar sonrasına,
Nasıl da uzanmış
Kolların
Dört bir yana
Dostça…
Sen Mevlânâ mısın?
III. Su boylarının
Yaprağı pır pır tutkunu!
Aç baltalar,
Kör bıçkılarla
Devrilsen de toprağa
Boylu boyunca,
Doğruluğunu yitirme
Ne olur!..
Sözünü tutar mısın?
TAKILMA
Hey güneş!
Geceden sonra
Yine gel e mi?
Görürsem yarın gökyüzünde
Bulutlar egemenliğini,
Yüzüne bakmam bir daha…
GÜZ COŞKUSU
Tüy yeğniliğinde
Göz kapaklarım:
Güze merhaba!
Sabah türküsünü
Yakmada,
Antenleri tünek yapıp
Kargalar.
Sarmaşık, geceden
Bir yaprak daha sürmüş
Gündüze.
Güvercin, kim bilir
Kaçıncı taklasında…
Beş duyum,
Haydi,
Görev başına!..
ÇOCUK REDİFLİ
Bu bayram benim olsun,
Sen birazcık dur çocuk.
Ben oynayayım şimdi,
Yarın geç olur çocuk.
Al da suskunluğumu,
Ruhunla yoğur çocuk.
Ben sana anlatayım,
Sen yarını kur çocuk.
Şu toz pembe yaşamı,
On ikiden vur çocuk.
İNSANCA
Bulutlar yerine koy benliğini,
Düş yellerin önüne,
Öylesine yeğni, öylesine…
Bulut olmak, özge şeydir…
Sular yerine koy benliğini,
Ak, yalçın tepelerden düze,
Öylesine duru, öylesine…
Su olmak, özge şeydir…
Fidanlar yerine koy benliğini,
Yüksel kara topraktan göğe,
Öylesine genç, öylesine…
Fidan olmak, özge şeydir…
Çiçekler yerine koy benliğini,
Ser güzelliklerini böceklere
Öylesine renk renk, öylesine…
Çiçek olmak, özge şeydir…
İnsanlar yerine koy benliğini,
Sev doğayı, insanı alabildiğine,
Öylesine içten, öylesine…
İnsan olmak, öpözge şeydir…
UÇARI
Gönlümün, özgürlüğünü
Kaçıncı yitirişi bu?
Tüm sevi kaynaklarını
Kurutasım geliyor!..
DENGE
Çiçek gonca..
Çiçek renk..
Çiçek solgun…
Bir özgesi açmadadır.
Deniz sıcak..
Deniz buhar..
Deniz bulut…
Bir damla düşmededir.
Siz çocuk..
Siz geçsiniz..
Siz yaşlı…
Bir bebe doğmadadır.
Sevi önce..
Sevi şimdi..
Sevi hep!..
O, sonsuza sürmededir.
GİDİŞ BİÇİMLERİ
Dağları aş göreyim,
Düzlükte herkes gider!
En vurdumduymaz bile,
Can yanınca, tez gider…
Çıkar, uzak da olsa,
Yorulmaz, kaç kez gider…
Uzu sunmuştur yaşam,
Kimi, neden ters gider?
Sonsuzluğa bizimle
Beş metrecik bez gider.
Bilinmezlik yolcusu
İster istemez gider…
AYAĞI YERE BASMAK
Rodrigo olsaydım,
Uzansaydım ezgi ezgi
Sonsuzluğa:
O kulaktaki tat,
O beş duyunun sarhoşluğu,
O gitar konçertosu…
Rodrigo olsaydım!..
Leonardo da Vinci olsaydım,
Bilmiyorum, yine o
Gizemli gülüş mü yansırdı
Mona Lisa’nın yüzünde?
Gölgelerde yiterdi çizgiler,
Renkler yumuşacık,
Sıcacık
Okşardı sevecen gözleri…
Leonardo da Vinci olsaydım!..
Edison olmalıydım:
Karanlığın göbeğinde
Genişleyen aydınlık…
Watt olup
Tutsak etmek buharı
Ve özdeşleşmek makinelerle…
Doğruda direnç anıtı: Sokrat…
Pasteur’le
Meydan okuyuş ölüme…
Ne olunursa,
Kim olunursa olunsun,
Çağırmak yine de..
Mevlânâ olsaydım en iyisi!..
Atatürk olsaydım;
Dört dörtlük bir yaşamı
Şöyle bir
İtiverip elimin tersiyle,
“Halkım ben!” deseydim,
“Özgürlük simgesiyim,
Bayrağıyım
Bağımsızlık ulusunun!”
Sanattan yana,
Bilimden yana,
Yaşamdan yana,
Ne varsa olumluluk adına,
Birleştir;
Onar, arındır, yeniden kur…
Atatürk olsaydım keşke!..
Nedir bu özenç sağanağı,
İmgeci ozan?!
Kişinin, elinden gelen,
En iyisidir yapılacak işlerin..
Sen dize dizmene bak,
Ozanlıkla yetin!..
ASKERİN ÜÇLÜSÜ
I. KOĞUŞ
Uyumaktan özgedir,
Uzanıvermesi ranzasına
Askerin.
Gönül gözü ışıl ışıldır,
Göz kapaklarına
Gülle inse.
Özlemler ürer düşlerinde
Eşinden yana,
Yavrusundan yana,
Sılasından yana…
II. TÜFEK
Barış, en önündedir
Yaşamaya dörtnal atlarımın.
Bir tetik çekimi
Bin can..
Umutlarım, kanar ki kanar…
Çatılan tüfeklerin gölgesi,
Serinliğim.
Hele o komut var ya
-Bitişi simgeleyen-
“Tüfek çatılacaak..
Çaat!”
Kanattır kuş yüreğime…
III. MEKTUP
Gözlerinki
Okumak değildir,
Kana kana içişidir
Suya yanmışın.
Doyumsuz açlığa karşın,
Diziler bitiverir
Bilmem kaçta kaçında
Saniyenin:
Sılası yansır,
Güneş yanığı yüzünde
Askerin…
HER ŞEY SEVİNCE BAŞLAR
Doğuş değildir başlangıç,
Kişi sevince doğar;
Doğuş değildir başlangıç,
Yaşam sevince başlar.
Ölümün gözlerine bakma,
Kopsun aranızda bağlar;
Ölüm sevince yaklaşır,
Ölüm sevince başlar.
Bunca güzellik solur da
Kim kendini yalnız sayar?
Yalnızlığa as yalnızlığı,
Yalnızlık sevince başlar.
Korku değildir Tanrı,
Ancak sevendir dindar;
Gerçi öncesiz Tanrı,
Tanrı sevince başlar.
Sınır kimce doğurulmuş?
Dünya sevgiye dar.
Sınır sınıra gebe,
Sınır sevince başlar.
Kan damarında aksın,
Niye toprağa akar?!
Gönül savaşa yaban,
Savaş sevince başlar.
Sevmek, öylesine sargın;
Gönül, güzele akar;
Sevmek, çirkinliğe dargın;
Sevilmek, sevince başlar…
GİDEN İÇİN
Yollarca sevinçli,
Yollarca üzgünsün…
Tut ki yükseklerde
Doygunlaşmış damlasın,
Buluttan çözülüşün
Acısını,
Denizde eriyişin
Sevinciyle değiştir.
Bir yerden kopuşsa
Ayrılış,
Bir yere ekleniştir…
ÜÇLÜK
Sevmekten vazgeçmişken
Hele de yaz geçmişken
Dalıma konar kumru…
BİR ÖĞRETMEN YÜREĞİ VURUR*
Bir bir çözülür
Evrenin gizi,
Açılır ardına dek
Gerçeğin kapısı:
Bilimin, tekniğin
Amansız uğraşında
Bir öğretmen yüreği vurur.
Kupol ocağının
Ürkütücü devliğine
Nasıl karşı koyar biri,
Dimdik, dirençle
Ve ateşböceği sayar
Kıvılcımlar…
Alın terinde
Bir öğretmen yüreği vurur.
Ne zaman
Yeni bir çağ açılsa,
Ne zaman
Yeniden yazılsa alın yazısı
Bir ulusun,
-Fatih’te, Atatürk’te-
Bir öğretmen yüreği vurur.
Doğayı çizgi çizgi,
Renk renk
Tutsak eden tuvalde,
Özge dünyalar sunan
Dizelerde,
Ezgiler ülkesine uçuran
Tellerde
Ve tüm öpülesi ellerde
Bir öğretmen yüreği vurur.
( *Yarışma birincisi)
UZAKLIĞA İNAT
Bir kapı kapanır usulca..
Ardında kalırsın:
Uzaklaşır ellerin,
Uzaklaşır gözlerin
Ve uzadıkça
Uzayası gelir,
Yok olası gecelerin!..
Bir kapı açılır
Ardına değin:
Sevginin kollarındasın..
Her gece düşlerimde
-Uzaklığa inat-
Yaklaşırsın.. yaklaşırsın…
1971-YILBAŞI
Bu akşam,
Çatlattım güneşi hırsından;
Ay kolumda,
Yıldız yıldız dolaşıp…
YÜREĞİN VE USUN ÇOCUĞU
Renklerin
Coşkusuna uyun!
Umudun rengi
Uçuk…
Nasıl bir güç
Yüklü ki,
-Üç notalık ezgisiyle-
En duyarsız yerinde
Yüreğimin,
Bin bir çiçek açtırır
“Gu-guuk-çuk!”
23 Nisan’ın
Tozpembe sabahında,
Ulusal egemenlik
Ve evrensel
Barış için,
Yeryüzüne iner
Usumdaki
Sabırsız çocuk…
ÇIKAGELDİN RENK RENK
I.SARI
Buğdayda, ayçiçeğinde
Ve güzün yapraklar
Henüz düşmeden,
Bir de güneşinki:
Sevmenin
Son sınırına değin
Severdim..
Saçlarını bilmiyorken gözlerim…
II.MAVİ
Denizi,
Gökyüzüyle birlik
Gönlüme yüklemiştim..
Gözlerinde uçmamış, yüzmemiştim…
III.AK
Pamuk mu ne,
Kışın bir şey yağar..
Pamukkale’de
Gelinlik giymiş
Kayalar…
Aklar dostumdur ya
Bütün bütün..
Akları da akladı gülüşün…
IV.KIRMIZI
Nar, elma, kiraz;
Türkiye dalga dalga,
Yürek gümbür gümbür…
Batı, onunla boyanırdı,
Ölürdüm..
Dudaklarında ölümü yakın gördüm…
YİTİRİLEN BUGÜNLER
Kim yaşayabilir,
-Güneş gibi gerçek-
Dünü, bugünde
Ve yarını
Daha bugünden,
Ağızdaki bal tadınca?..
Dünün anıları
Bir yanda,
Kaçırılan fırsatlardan
Yakınmalar;
Öte yanda ha bire
Yarınların umudu,
Tükenmez tutkular…
Bağışlamasız süre
Dörtnala geçecek,
-Böyle giderse eğer-
Bugün,
Dünle yarın arasında,
Yaşanmadan yitecek…
OZAN GİBİ
Sonsuz karanlıkta
Işın,
Okyanusta bir avuç toprak
Sunuverensin…
Her mevsim açan
Gül gibi,
Bir gülümseyişe karşı
Yediverensin…
Ne denli
Bağımlı olsan,
Dostların, dost çağrısına
Gidiverensin…
Öz acıların,
Çoğu tükenişlere karşın,
Özge acıları da
Bölüverensin…
Sevgim,
Sekiz çelik duvarlı giz,
Gözlerinle gözlerimden
Seziverensin…
SEVİLERLE SIRILSIKLAM
Binlerce sevi buharlaştırıp
Yeryüzü güzelliğinden,
Yoğun bulut oldum,
Tek güzele yağacak..
Seni durak yaptım…
Şimşeklerce çakarak
Yağarak
Sağanak sağanak üstüne,
Kaçmasaydın eğer
Sırılsıklam yapacaktım…
Yazık!
Bir korkak güzele yağmak
Bunca güzelliği,
Ona, saçaklardan
Sızamamak
Bir dam
l
a…
Yazık değil, hayır!
Toprak bu yağmurlarla
Gebe kalacak
İçten içe kımıldaşıp
Oynaşıp
Bir ilkyazla
Yeni güzellikler doğacak..
Tümünü toplayacağım tek tek…
Onlarla çıkıp göklere
Bir susamışı arayacağım,
Gezip gezip de
Bir gün,
Senden uzak bir çölde
Ona,
Son damlama dek
Yağa
c
a
ğ
ı
m…
ÜŞÜME
Soğuğun kol gezdiği sabah,
Kolay değil
Sıcaklığını sıyırmak yorganın…
ULUDAĞ VE ERDEM
Yeşilkent’in
Dümdüz döşeğinde,
Tam başlarken
-Karbonmonoksitle-
Ölüm uykusu,
Uludağ
Kurtarır yaşamı,
Suskun koyaklarından
Üfürerek lodosu…
Ozanın
Can evinde
Yaşam çıkmazı,
Tam kurmuşken
Dizelerine pusu,
Erdem
Kurtarır şiiri,
Sunup dalga dalga
Yaşam coşkusu…
YAŞAM ACILI TAT
Bin bir sancıyla
Doğurur ana
Ve ne çabuktur
-Daha ilk soluğunda-
Acıyla tanışıvermesi
Yavrusunun…
Hemen yıkanıp paklanış,
Doyuma ulaşma
Ak sütüyle ananın
Sonra da
Sımsıcaklığa yaslanış:
Mutluluktan,
Birlikte çalınan
O doyumsuz tat…
Yaşam, artılanmasıdır
Sevinçle gözyaşının…
ÇOĞALMAK
Ufuk bir adımdı..
Uzaklaştı sonsuza:
Gönül çekeni sevdim,
Çimde sekeni sevdim,
En sevmediğim anda
Kuru dikeni sevdim…
İnsan boy pos, kaş göz..
İndirgedim Yunus’a:
Sözcük, heceyi sevdim;
Gündüz geceyi sevdim,
En sevmediğim anda
Güç bilmeceyi sevdim…
Küçücük birikinti,
Dönüştü okyanusa:
Çoğu ve azı sevdim,
Kışı hem yazı sevdim,
En sevmediğim anda
Gece ayazı sevdim… ,
GELİNE ÇAM SAKIZI
Yalan dizeler sunamam sana,
Sevi ezgileriyle avutamam.
Gözlerim bencil bakmayacak..
Söz, gelin!..
Usum hak veriyor gidişine,
Yüreğimse inat mı inat…
Gel de bu çözümsüz düğümü
Çöz, gelin…
Gözü yaşlı gidenlerin
İlki değilsin,
Yaşam bu geliş gidişle can…
Sürsün içindeki sıcaklık, bitimsiz
Köz-gelin…
Üç beş bölük pörçük dize,
Bir de gönlümden havalanan kuş
Armağan sana..
Ozanın özge neyi var ki,
Öz-gelin?..
AL ELLERİMİ ÖĞRETMENİM
Al ellerimi öğretmenim,
Etten kemiklikten
Çıksınlar istiyorum;
İyiye, güzele sarılsınlar,
Kötüye uzananda
Kırılsınlar istiyorum!..
Sarmak bir yarayı,
Sıkmak bir eli dostça,
Bir çivi çakmak,
Bir düğüm atmak ya da
Can suyu vermek bir fidana…
Umut kuyularını
Kazsınlar istiyorum;
İnsanlık şiirini,
Ulusumun yazgısını
Yazsınlar istiyorum…
Kıraç topraklarda
Gül dersinler..
Bir alınca,
Bin versinler…
Yarılsın, çatlasın,
Nasırlaşsınlar istiyorum..
Al ellerimi öğretmenim,
İşe yarasınlar istiyorum!..
ARINMA
Oğulluk edemedim sana,
Baş tacı edemedim!..
Bu kaçıncı
Pişmanlıklara sığınışım?
Hep ölüm mü vuracak
Yüzümüze, yanılgımızı
Ve gecikmişliğini
Değer bilmenin..
Us-baba?..
Bir dost bilişin vardı
Herkesi,
Kendinden yüce bilişin;
Bir eğilişin vardı,
Çıkarsız, onurlu,
-Ezilip büzülmeden-
Ve bitimsiz verişin..
Yunus-baba…
Hiç uzanmadın
Hak etmediğine,
Acı çekmek pahasına,
Acı vermemekti ilken.
Bir yudum yaşam için,
Özveri baştan başa:
Uykun, emeğin,
Yüreğin
Neyin varsa..
Namus-baba…
Kapın sürgüsüzdü..
Sofran,
Tüm dostların sofrası…
Sen hep
“Tek” ten yakınırdın,
Kalabalıklara
Sığardın ancak;
“Birlik” kazınmıştı
Benliğine..
Ulus-baba…
Özdeyişsin her anımızda,
İçimizdeki kıpırtı senden
Ve düşüncelerimdeki
Aydınlık…
Nasıl bir sessizliksin ki..
Çın çın’sın beş duyumda…
En varken yok gibiydin,
Şimdi yoksun ama
Var olmanın doruğundasın,
Sonsuz uykun
Ne denli uzunsa da..
Sus-baba…
Oğulluk edemedim sana,
Bağışla!..
Şunlarıda Beğenebilirsiniz

Yolum Varmıyor Sana – Kitap

Bir Çıkının İçinde – Kitap
