Bir Çıkının İçinde – Kitap

Bir Çıkının İçinde – Kitap

Önsöz

Bir zamanlar dilemiştim ve demiştim ki:

Az öz olsun deseydim,
Sözümü eleseydim
-Dört dizede bir evren
Hep mani söyleseydim…

Az öz söylemek!… Pek çok ozanın tutkusu!.. Bu tutku; Nice manilerin, rubailerin, bağımsız kıtaların, dörtlüklerin, ikiliklerin, dizelerin üretkeni olmuş. Az öz söylemek, şiir söylemenin gereğidir. Birsel’in dediği gibi: “Şiir, her şeyden kurtulduktan sonra kalan şeydir.”

Az öz sözün en çarpıcı örnekleri atasözleridir. Yüzyılların eleğinde yüklerinden arınmış; yaşam imbiğinde damıtılmış, yoğunlaşmıştır onlar. Üstelik milyonların ortak sesidir. Ortak duyguların, düşüncelerin, deneyimlerin bileşkesidir. Yaşamın özeti, yaşamın şiiridir atasözleri. Pek çoğu -dizeleştirildiğinde daha belirgin görüleceği gibi- gerek biçimsel yönden, gerekse dil ve anlatım özellikleriyle de şiirdir:

“Sakla samanı,

Gelir zamanı.”

“Erken kalktım işime,

Şeker kattım aşıma.”…

Sıkça yinelenen her değer gibi, atasözlerinin de düşmanı alışılmak, kanıksanmaktır. Bu nedenle; az öz söyleme dileğim yanında, atasözlerini, kardeş dizelerle değişik bir yapı içine oturtmak, değişik bir tatla sunmak düşüncesi, çıkış noktam oldu. Atasözlerimize mani giydirmekle koyuldum işe:

Kum birikir çöl olur,

Soluğumuz yel olur.

Az’ı iş görmez sanma,

Damla damla göl olur.

Birkaçına kitapçığımda da yer verdiğim, yukarıdaki gibi çokça örnekler yazdım. Daha sonra özgün çalışmalara yöneldim.

İster “Türkmâni”den ayrılmış, ister “mânâ” sözcüğünden değişmiş olsun; ürettiklerimle aramda tek çelişki, “mani” adıydı. Atasözlerimizin atası “SAV”ı aldım; şiirlerimizin anası “KOŞUK”la birleştirdim; yeni ürünlerime ad koydum: SAV-KOŞUK.

SAV-KOŞUK

Maniyle atasözü,

Duygu, düşünce özü,

Yüzyılların aynası,

Türk’ün kulağı gözü…

SUNU

Güzellikler derenlere

Bir alıp bin verenlere…

 

İNSANLIK BAHÇESİ

Ne kin, ne kan, ne kibir;
Herkes kardeş, herkes bir;
İnsanlık bahçesi bu,
Kapıyı çalmadan gir…

BENZETMEDE YANLIŞ

Ne tilki ne aslansın,
Ne kurtsun ne yılansın;
Kendini iyi tanı,
Seçkin varlık insansın…

İNSANCA ÖZ

Yürekte közün olsun,
Bal şeker sözün olsun;
Sev, bölüş, hoş gör, eğil;
İnsanca özün olsun…

GÜLÜMSE

Israr etme sert bakışta,
Yüreği köz köz yakışta;
Örnek alsana doğayı:
Ak kar yağar karakışta…

UÇMA KOŞULLARI

Arınıp durulursan,
Aranıp sorulursan,
Uçarsın bir güzele
Yürekten vurulursan…

ÖNCE

Ali’yi, Veli’yi gör,
Us’luyu, deliyi gör;
Hep olumsuzu değil
Biraz da iyiyi gör.

Arkayı gör, önü gör;
Bunu, şunu, onu gör;
Koşumlu at değilsin,
Baş çevir, dört yönü gör.

Hanya’yı, Konya’yı gör;
Çin’i, İspanya’yı gör;
Önce şu içindeki
İnsanca dünyayı gör…

KAPI AÇMAK

Sıkıntıdan patlarsın,
Sinirinden çatlarsın..
Söyleşip dertleşince
Sorunları atlarsın…

EN İYİSİ

Gerekince esmeli,
Safrayı da kusmalı;
Çok kızıp köpürünce
-En iyisi- susmalı…

BİZE GEL

Doğru, güzel söze gel;
Yürekteki köze gel;
Dışarıda dolaşma,
İnsanlaşıp öze gel;

Ne ararsın yokuşta,
İn aşağı, düze gel;

Yüreğinle didişme,
Boyun eğip dize gel;

Yabandan kovulursan,
Kapı açık, bize gel…

BİRLİK

Tek elle alkış olmaz,
Tek kanatlı kuş olmaz,
Sakın ha yola çıkma,
Tek tek uz gidiş olmaz.

GÜNEŞLİ

Arkadaş ol güneşle,
Güne, güzel gün eşle;
Karanlık yüreğini
İyice bir güneşle…

YARAŞIĞI

Doğru yolda tek ol,
İyiliğe bek ol;
Ergine kul köle,
Küçüğe örnek ol.

VER AL

Bozkıra su sal,
Dinleyip sus al,
Cahilden ibret,
Bilgeden us al…

GERÇEK YÜZ

Geceye bak, güne bak;
Bugüne bak, düne bak;
Görünüşe aldanma,
Otu çek, köküne bak.

ALINCA

“İyimser” adını al,
Yaşamın tadını al;
Güvenilir kocayı,
Sevecen kadını al.

DUVARLAR AŞILMALI

Körün gönül gözü var,
Kötürüme dünya dar…
Sense sapasağlamsın..
Neden çevren dört duvar?

VERİRSEN

Öz önemli, renk değil;
Beş parmağın denk değil;
Verirsen yaşarken ver,
Mezara çelenk değil…

YERE BASMAK

İyi aç kulağını,
Yakın et uzağını;
Yoksa kötü düşersin,
Yere bas ayağını…

TANI

Dostu hem düşmanı tanı,
Gülü, ısırganı tanı;
Ayırması güç olsa da
Meleği, şeytanı tanı…

İNİŞİ DÜŞÜNMEK

Hep iyi gidiş olmaz,
Ağrımadık baş olmaz;
Güçlü hem uyanık ol,
Kolayca iniş olmaz.

GÖR

Yamuğunu, düzünü gör;
İlkyazını, güzünü gör;
Çoklukla iyi yönünü,
Bir de gerçek yüzünü gör…

GEREKİNCE

Yaralıya kan ver,
Borçluya zaman ver;
Boş yere çöp verme,
Gerekince can ver…

GÜVENLİ

Haydi sıranı bekle;
İyiye, güzel ekle;
Tez kalkma tez düşersin;
Önce biraz emekle…

HİÇ OLMAZSA

Güvenilir yapı ol,
Sık çalınan kapı ol,
Odunsan biraz yontul,
Kör baltanın sapı ol…

TUTKUYA DİZGİN

Kelin başı saçlanmaz,
Doğmamışlar suçlanmaz,
Olmadık işe kalkma
Kor ateş avuçlanmaz.

BEKLENMEDİK

Hem çoktan hem azdan kork,
Sözü anlamazdan kork;
Sert karakıştan değil,
Erken gelen yazdan kork.

COŞKUYA DENETİM

Olur olmaza koşma,
Dolup dolup da taşma;
Ölçyü, dengeyi bil;
Sakın çizmeyi aşma…

YAŞAM İÇİN

Yaşamaktan usanma,
Onu tozpembe sanma;
Yenik düşmekten utan,
Direnmekten utanma.

EMEK ÇÖZER

Erincini bun etme,
Yüreğini un etme,
Yakınma, işe koyul;
Her şeyi sorun etme.

BOŞ DURMA BOŞA ÇALIŞ

Olmayan saçı tara,
Gece güneşi ara,
Akıntıya kürek çek,
Mutlak bir işe yara…

Kİ DİLEĞİN OLSUN

Kuşlar gibi uç, şakı;
Sevgi yaz, sevgi oku;
Yaşamın gergefinde
Tel tel insanlık doku…

SORUNLAR ÇÖZÜLMEZSE

Çürümüş kökü söyle,
Sırtında yükü söyle,
Değişen bir şey yoksa
Yaşamcıl türkü söyle…

KIŞ UYKUSU

Çalıyı çiçek sanma,
Abayı ipek sanma;
Derin kış uykusunda
Düşleri gerçek sanma…

SILA VURGUNU

Yapayalnız uçamazsın,
Yaban elde açamazsın;
Her şeyden kaçarsın belki,
Yüreğinden kaçamazsın…

GÖZ AÇIP KAPAYINCA

Aranır, dışlanırsın;
Övülür, taşlanırsın;
İşte böyle, yılları
Tüketip yaşlanırsın…

YAŞAMIN İKİ YÜZÜ

Japonya, Şili, Çin’de;
Güzel ya da çirkinde,
Gülme ile ağlama
Bir çıkının içinde…

İNSANLIK PAZARI

Güzel var, çirkin var;
Hoşgörü var, kin var;
İsteyene sıfır,
İsteyene bin var…

EĞİLMEK

Sevgi, saygı doğurur;
Sevgisiz başak kurur,
Olgun başak eğilir,
Boş başak dimdik durur…

YAŞAMA SEVİNCİ

Nineciği kız eder,
Geceyi gündüz eder,
Şu yaşama sevinci
Yokuşları düz eder…

UZAKLARDA DEĞİL

Mutluluk ne ucuz ne pahalı,
Ne fildişi kule ne yalı;
İçimizde çimlenip göğerir,
Onu yakınlarda aramalı…

ERDEM

Has bahçeyi seller basmaz,
Hoş gönülde sert yel esmez;
Ne denli keskin olsa da
Bıçak, altın eli kesmez…

NE GÜZEL

Varda yokta yan yana,
Azda çokta can cana;
Ne güzel diyebilmek:
İki sana, bir bana…

EN GÜZEL

İşçi, sanatçı, memur;
Sıska, şişko, kel, bodur;
Gönül kimi severse,
İşte en güzel odur.

EMEĞİN PAYLAŞIMI

Erken kalktım işime,
Şeker kattım aşıma;
Güzelce pişirdim de
Sundum can yoldaşıma.

İNSANCASI

Ayrık otu yolmalı,
Gönül sevgi dolmalı;
İşin insancası bu,
Düşene dost olmalı.

ÖZSUYU SEVGİ

Bulutlar elmas saçsın,
Kötü inine kaçsın;
Sevgiyle sulayalım,
Kayalar çiçek açsın…

SAĞLAM DOSTLUK

Suya yazı yazılmaz,
Elle kuyu kazılmaz;
Güçlü kurulan dostluk,
Ha deyince bozulmaz.

DEĞİŞİM

Küçük büyür, gelişir;
Gece, güne erişir;
Kışı, yaz izler ama
Dertler gitmez, değişir.

GÜZEL ÇEKMİŞ

Yazgısını güzel çekmiş;
Yaşamından güz, el çekmiş;
Belli, ozanın ipini
Böylesi bir güzel çekmiş…

ŞANS

Dün evlenen, dul olur;
Güneş, aya kul olur;
Şans sana dost olmazsa
Altın akçan, pul olur.

Aşılmaz dağ, yol olur;
Azken, yokken bol olur;
Şans insana gülünce
En kötü şut, gol olur.

Gönül gönül döl olur,
Damla damla göl olur,
Şansa bel bağlayanın
Gök ekini, çöl olur…

USTA

İçi bilen, dışı bilen;
İşi, eşi, aşı bilen;
Yaşamanın ustasıdır
Herkesi kardeşi bilen.

OYSA

Bir köşeye büzülür,
Üzüm üzüm üzülür,
Oysa yaşamı sevse
Pek çok düğüm çözülür…

YASA

Girişmeli ustaca,
Çözülmeli bulmaca;
Yaşamın yasası bu,
Mutlak tütmeli baca…

SEVGİ YAŞARSA

Eksilir, çoğalırız;
Yükselir, alçalırız;
Sevgiyi yaşattıkça,
Yine insan kalırız.

NEYLENİR?

Karanlığa dalınca,
Sevgiyi sel alınca,
Neylenir -cennet olsa-
Yapayalnız kalınca…

SEVGİSİZ OLAN YERDE

Coşkun gönül yas’lanır,
Güneşli gün puslanır,
Sevgisiz olan yerde
Altın olsa paslanır.

SEVGİ-EMEK

Çıkmazlar çıkar olur;
Hiçler, yoklar var olur;
Sevip emek verince
Kuru çay, pınar olur.

YORGUN

Hoş insan güleç olur;
Güneş batar, geç olur;
Yorgun günün sonunda
Hoş görünmek güç olur.

YERİNDE

Teneke de taç olur,
Sağda sıfır kaçolur…
Zehir zıkkımdır ama
Zakkumdan ilâç olur.

BENCİLLİĞİN ÇÖLÜNE

Güneş batıdan doğmaz,
Deniz balığı boğmaz;
Bencilliğin çölüne
Sevgi yağmuru yağmaz.

DİRENÇ VAR YA

Yaşamla yarış eder,
Ağıdı alkış eder,
Şu direnç var ya direnç
Engelleri tuş eder…

İYİMSER

Ekşi, tatlı, acı var;
Her derdin ilâcı var;
Ölüm son bile olsa,
Sonun başlangıcı var…

KILAVUZ

Şekere, bala kanar;
Yeşile , ala kanar;
Sağduyusu olmayan
Büyüye, fala kanar.

YAŞAMA SARILINCA

Kara bulut aklaşır,
Sıkıntı uzaklaşır,
Yaşama sarılınca
Güzel günler yaklaşır.

DOYUNCA

Gevşer, çatlar cendere;
Açılır bin pencere;
Usun, yüreğin ışır,
Kaynayınca tencere…

ÇABASIZ OLMAZ

Abasız, aba ister;
Yükler araba ister;
Dileklerle dualar
Bitimsiz çaba ister…

ÖZE VARMAK

Keşfedilmemiş ada,
Penceresiz dar oda;
Ya enginler aşmalı,
Kapı açmalı ya da…

ULUSUN UMUDU

Şu şunda, bu bundadır;
Sucu, su yolundadır;
Ulusumun umudu
Pulluğun ucundadır.

SONSUZLUK KOŞUSU

Bir lokmacık canı yok,
Yine de “Aman!” ı yok;
Ölesiye sayrı da
Ölmeye zamanı yok…

ÖLÜM

Yokluktan gölgedir ölüm,
Varlığa belgedir ölüm,
Her türlü dengeyi kuran
En büyük bilgedir ölüm…

YAŞAM

Melez bir ezgidir yaşam,
Zamandan dizgidir yaşam,
Doğum-ölüm arasında
Dalgalı çizgidir yaşam…

AZICIK DA TAŞLARIZ

Son veririz, başlarız;
Hoş görürüz, haşlarız;
Hep canım cicim olmaz,
Azıcık da taşlarız.

BİLİM YOLU

Sağıyla solu ayrı,
Başıyla kolu ayrı;
Bilimin yolu birdir,
Cahilin yolu ayrı…

YAŞAM OKULU

Almak için vermek gerek;
Alın teri, emek gerek;
Keskin bıçak olmak için
Çokça çekiç yemek gerek.

SEVGİNİN BÜYÜSÜ

Güneşli günün sisi,
Var mı şunun gibisi;
Başkasına aslandır,
Sevgilisine pisi…

SEVMEYEN

Karayellerce eser;
Küfür, nefret, kin kusar..
Çocukları sevmeyen
Bindiği dalı keser…

BEĞENMEZE KAPI

Şu armudun sapı var,
Üzümün de sapı var..
Ne durursun dünyada
Ahirete kapı var…

BİR GÖREBİLMEK

Seninki han elmas’ı,
Elinki yer elma’sı;
Herkesi eşit görür
İnsanoğlunun hası…

OYNAK EZGİLER VARKEN

İrin akıyor dere,
Her yanı yara bere..
Denizler göller gibi
Dere ölmek üzere…

O aksın, biz bakalım;
Kirlenelim, kokalım..
Güzellikler ardından
Hep ağıtlar yakalım!..

İNSAN UTANMAZSA

Balıksız ağ utanır,
Üzümsüz bağ utanır..
Arsız utanmaz ama
Ormansız dağ utanır…

CAN YANINCA

Kış gelince kışlanır,
Doğru söz alkışlanır,
Doğru, canı yakarsa,
Doğrucu kışkışlanır…

YEMİŞLİ AĞAÇ

Davul gibi gerilir,
Hep yerlere serilir..
Yurt kurtarsa övülmez,
Soluk alsa yerilir…

DEVE KUŞU

El suçlu, o utanır;
Düşmanını, dost tanır..
Başını kuma gömüp
Ne yaptığını sanır?..

NERDE?

O can duyarlık nerde,
İnsanca varlık nerde?
Evet çağdaşız belki,
Ama uygarlık nerde?..

GEL DE UY

Bir koşuşma, bir hayhuy;
Kötü söyle kötü duy..
İnsanlığından geçip
Gel de sen bu çağa uy…

ETME BULMA

Çalışan aşını yer,
Yan çizen taşını yer..
Uz giden şeker lokum,
Çok azan başını yer…

DIŞI FORMA

El kesesinden yerler,
Dost kanını içerler;
Bir de böylelerine
Yanılıp insan derler…

GEMİYİ YÜZDÜRMEK

Olur mu hep yatınca,
Yükü sırttan atınca..
Sorumsuz boğulmaz mı
Yurt gemisi batınca!..

SUSKUN SU

Yaslı ama, sus’ar su;
Tiksinir de kusar su;
İçten içe yanarak
Enginlerde susa’r su…

BİRİ VAR Kİ

Yok sırtında abası,
Boşa gider çabası,
Yüzde yüz haklı olsa
Arka çıkmaz babası..

Küfür yerine geçer,
En içten “Merhaba!”sı..

Ölse mezarı olmaz,
Bu da işin cabası…

İNSANCASI VARKEN

Yeşil, mavi ve akça
Yaşamak varken hakça,
Kimi, karadan yana
Yaşar gider alçakça…

BU NASIL DENGE?

Yıkan da yapan da bir;
Bölüşen, kapan da bir;
Yok canından veren de
Paraya tapan da bir…

AKINTIYA KÜREK

Düzeltirken yanlışı,
Yaza denklerken kışı,
Bir de baktı ki olmuş,
Tepetaklak, çağ dışı…

OYUNCU

Sağlam görünüyor, cılk;
Değişir bin bir kılık,
Özgürlük söyleviyle
Oynuyor kralcılık…

ÇIĞIRTKAN

Hep “Zarar’” diye bağırır,
“Yerim dar!” diye bağırır..
Ateşi yakıp körükler,
“Yangın var!” diye bağırır…

ALIŞKANLIK

Özsüz buğday göğermez,
Kötü, iyilik dermez..
Almaya alışan el,
Huyudur, kolay vermez…

KELİN MERHEMİ OLSA

Karıncadan fil olmaz,
Sazdan karanfil olmaz,
Kendisine yetmeyen
Şaşkından kefil olmaz.

YANARDÖNER

Kimi akşam, kimi tan;
Gel de sen şuna inan;
Söze gelince melek,
İşe gelince şeytan.

A SALAK

Bit, pire, sülük, kene;
El pişirsin de sen ye;
Aynalara aldanıp
Sonra da insanım de…

MASKE

Saf ipeğe bürünür,
Hoş kokular sürünür;
Hiç umulmadık yerde
Kep düşer, kel görünür.

HEP BANA

Ye, sömür, yut, yalan;
Yoksula düşsün kalan;
İstersin, bin yaşasın
Seni sokmayan yılan…

ATEŞ OYUNU

Bakmaz kuruya yaşa,
Kurulur paşa paşa;
Yakar mı hiç elini,
Hazırda varken maşa…

NALINCI KESERİ

Kurudur tuzu kuru;
Durudur suyu duru;
Yine iste hep ona
Yağsın bolluk yağmuru…

HADİ GÖREYİM

Amma yanardönersin,
Her hileyi denersin,
Korkarım bu gidişle
Ölümü de yenersin…

AÇ GÖZLÜ

“Yazı” der de turasını ister;
Akı alır, karasını ister;
Bir çuval dolusu altın bulur,
Bir de hamal parasını ister…

VAMPİRİN AŞI

Kan akar, yara kanar;
Yanar yürekler, yanar;
Şu kırılası eller
Ekmeği kana banar!..

SEN GÜL

Ben yanayım, sen gül;
Dost sanayım, sen gül;
Sen kuyumu kazarken
Gül sunayım, sen gül…

TOKUN BAKIŞI

Gölge eder söğüdü,
İçer arı, kuş sütü;
Açlıktan öleceğe
Verir perhiz öğüdü.

İLETİŞİMSİZLİK

Şenti, şişpiş şişinler;
Kirti, kirkiş kikinler;
Çenti, çintiş çinleyip
Kendi der, kendi dinler…

İŞİNE GELDİĞİ GİBİ

“Ağla!” dersin, “Gül!” anlar;
“Karga” yı, “bülbül” anlar;
İşine öyle gelir,
Cezayı ödül anlar…

BİR KARIŞ

Bin meyveli bağı var,
Som altından dağı var,
Sonunda herkes gibi
Bir karış toprağı var…

SON SÖZ

Doğruyu vurguladım,
Yanlışı sorguladım,
Soluksuz dizelerle
Ben, beni yargıladım…

Şunlarıda Beğenebilirsiniz

×