
Oh İşte Gece Yarısı – Kitap
ÖN SÖZLER I
(1)
…
Korkuyorum bu gecelerden.
Bel bağladığım tepelerden
Gün doğmayabilir bir daha.
(2)
Geceyi sevmiyorum
Herkesi eşit gösterse bile
Saklasa da çirkinliği
Anlarız sabah olunca
Gecenin yalan söylediğini
(3)
gece
hem suskun hem yok edici
tanımsız uçurum
(4)
Geceler, katran karası geceler;
Ellerim tütün kokar gecelerde;
Geceler, olmaz olası geceler…
1. KORKTUĞUM ŞEY (Cahit Sıtkı TARANCI)
2. KALANCIDIR (Abdülkadir BUDAK)
3. HER ŞEYE KARŞI UMUT (İhsan TOPÇU)
4. GECELER (Kayahan)
ÖN SÖZLER II
(1)
Âlemde gündüz gönlüme işkencedir;
Bence bayram ufukta gün bitincedir.
(2)
Geceyle dinlemeli genişleyen
Bir ağacın gövdesini
Üzerinde yıldız sekerken
Su vermeli gülün toprağına
Şiir geceyi sever çünkü
Aşk geceyle açıklar kimliğini
Eski bir ırmak yatağında
Yeni bir serüvendir gece
Ve bir kadın sevilmeyi bekler
Gecenin en ince yerinde
(3)
Gece simsiyah, pırıl pırıl, gece güzeldir.
İşte ben bu yüzden güneşi sevmem, güneş,
gündüze nedendir.
Derim: Ey Sevgili Gece, hoş geldin sefalar
Getirdin.
…Çalışırım, okurum, yazarım. Bazen
İçim içime sığmaz (…) Bazen de oturur
düşünürüm. Bir insanın düşünmeye ayıracak
vakti olması ne güzel diye düşünürüm. Saatler
ilerler, gece çoğalır, dirileşir, daha güzelleşir.
…Derim: Ey Sevgili Gece, sen bana bütün
İnsanlardan daha yakınsın.
1. GECE ŞARKISI (C.S. TARANCI)
2. GECE SÖZLERİ (Ahmet UYSAL)
3. DOSTOYEVSKİ SEVEN BOZKIR KURDU
(Buket UZUNER)
(1)
Ben samanyollarını seyrettim
Harman yerinde yaz geceleri
….
Bir gece, bütün koğuş uykuda
Ben nöbetteydim
Bir gece, bir trewn penceresinde
Saatlerce konuştum bir kızla.
….
Hayatın böyle güzel
Yıldızların bol olduğu geceler
Kimseye düşman değildim!
(2)
I. Arzuyla
Âşığına koşan bir kadın gibi
Gece odasına gelir dünyanın,
Uzanır…
II. Gece meraklı bir çocuktur, dolanır
Yerle gök arasında, sürünür diz üstü
Pencerelerde kapılarda…
III. Gece
Kapıdan kapıya gezerek
Siyah keselerde
Nane yıldızlar satar…
IV. Gecenin kırıldı kırılacak şarkısı
Kıymık inceliğindedir.
Boru sesleriyle bağıran cazında
Bir milyon parçaya ayrılır.
(3)
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün üstüme örtün serin karanlıkları.
1. YAZ GECELERİ (Necati CUMALI)
2. GECENİN DÖRT GÖRÜNÜMÜ (Frank M. DAVİS)
3. KALDIRIMLAR (Necip Fazıl KISAKÜREK)
ÖNSÖZLER III
(1)
Sizin için ey insan kardeşlerim,
Her şey sizin için,
Gece de sizin için, gündüz de;
Gündüz gün ışığı, gece ay ışığı…
(2)
Gündüzü seviyorum
Gündüz güzel
Aydınlık dedi çocuk
Karanlık güzel değil
Güzel değil ama
Seviyorum geceyi de
Annem babam eve gelince
(3)
Gece de güzeldir
Ve karanlığında bir tadı vardır
Bir yaz gecesi örneğin
Denize düşen ay ışığından
Nice düşlere kalkılır
Ama ikinci bir gece
Taşımıyorsan benim gibi içinde
Yoksa ay ışığı dönüşür
Gümüş bir hançere
(4)
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece
…..
Şaşar Veysel işbu hale
Gâh ağlaya gâhi güle
Yetişmek için menzile
Gidiyorum gündüz gece
1. SİZİN İÇİN (Orhan Veli KANIK)
2. GECE VE GÜNDÜZ (Habib BEKTAŞ)
3. GECE VE GECE (İsmail UYAROĞLU)
4. UZUN İNCE BİR YOLDAYIM (Âşık VEYSEL)
SUNU
Gecesini gündüze katanlara,
İnsanca yaşamı yaratanlara…
GECENİN ŞİİRİ
Gecenin şiiri yazılacak bu gece.
Bu gece
Uyku yasak ozana;
Yasak ellerine,
Yüreğine, usuna…
Dize dize
Gecenin gizemi çözülecek
Bu gece.
Bu gece
Yaşam fışkıracak
Karanlığın kuyusundan;
Korku ve ölüm renginden
Ne çiçekler açacak!..
Çağrışımlar
Dünlere, yarınlara;
Düşler evreninde
Yörüngesiz gezegen,
İmgeler engininde
Başıboş balık
Ve gecenin
Yadsınamaz gerçeği…
Karanlık aklanacak
Bu gece,
Suskunluğun
Çığlığı atılacak;
Gizemli,
Büyüleyici,
Sıcak..
Gecenin şiiri yazılacak bu gece…
GECENİN İLK KONUĞU
Karanlığa dalınca gözlerim,
Çağrışımın ilk konuğu
Sen oldun.
Dünyalar güzelim,
Esmerim,
Sırnaşık karam,
Sinsi yosmam…
Sen varsın ya
Onmuyor yaram…
Bütün ateşler
Senin yüzünden
Senin yüzünden tükenişler,
Ölümler, kıyımlar;
Bu kulakları yırtan çığlık,
Bu sonsuz ağıt…
Senin yüzünden
Bu acımasız oyun,
Bu köşe kapmaca,
Bu bitimsiz yarış;
Özgürlük yalanlaşır seninle
Ve evrensel barış…
Düşmanlık da senin için
Dostluk da
Varlık da senden
Yokluk da…
Yüzyıllar süren
Güzellik uykusundan
Uyandın da
Kana boyandın,
Çöl ettin yürekleri…
Ne gökyüzü bıraktın
Çocuklarımıza
Ne deniz,
Kuşların kanadı
Ağır mı ağır şimdi…
Bu ne çalım,
Bu ne albeni?
Uyanmaz olaydın e mi!
Bu gecenin onur konuğusun;
Karanlık,
İlk seni taşıdı odama.
Geceyi utandıracak
Geceler yaşatmadasın…
Dünya trajedi sahnesinde
-Her zamanki gibi-
Senin yine başrol;
Sırnaşık karam,
Esmer güzelim
Petrol!..
TÜM RENKLERDEN RENK GECE
Özlem yüklü çizgilerle
Dolunayın üstüne çiz
Sevdiğinin yüzünü;
Gör, nasıl ışır yüreğin…
Hani
Kimi yıldızlar kayar da
Doldurulamaz yerleri,
Usunda parlatıp yepyeni,
Mimi mini yıldızları,
İşte onların karanlığına diz
Bir bir…
Sonra çık Samanyolu’na,
Işığa bulansın da ayakların
Yaşamcıl bir koşu tuttur…
Ne aydınlık bak gece!
Tüm aklardan ak gece…
Gecenin
Kara, ipek şalını
Önüne serip
Beze kırmızılarla:
Gül, karanfil ya da
Bir tadımlık yanak,
Bir öpüşlük dudak;
Bir parça gün batımı,
Bir damla kan yüreğimden…
Harıl harıl yansın ocak.
Ateş dalgalı bir ezgi,
Yalaz yalaz üç beş dize…
Haydi sokul gecenin koynuna!
Bak nasıl da bal gece!
Tüm allardan al gece…
Bir adım, bir adım daha..
İşte aştın karanlığı;
Her tonundan
Bin bir yeşilli bir koyakta
Sırılsıklamsın şimdi
Yemyeşil bir sağanakla…
Üstüne üstüne geliyor
Mutluluklar…
Yeşiller kuşanıyorsun
Baştan ayağa…
Ayırtına vardın ya varlarının,
Varlığını duyumsuyorsun…
Mutluluğa dil gece,
Yeşil mi yeşil gece…
Ne kıyısı vardır
Gece denizlerinin
Ne gece göğünün sınırları…
Sen yık yalnızca
İçindeki duvarları,
Kır usunun zincirlerini;
Beş duyunla
Boyutsuz uçuşlardasın şimdi:
NE bir tuzak var,
Ne avcın var kuşlar gibi;
Sınırsızlığın doruğunda
Tanımsız baş dönmesi…
Özgürlük devi gece;
Canım, masmavi gece!..
Biz yazdık
Alınyazısını kara,
Biz tutsak ettik geceyi
Zindanlara…
Oysa
Yaşamaya denk gece,
Tüm renklerden renk gece…
ESKİMO
Kapısını çalıyorum
Gecenin:
(Es)
Kim o ?
Benim,
Altı aydır
Güneşten
Gözleri kamaşan,
Sana susamış
Eskimo!..
GECE YARISI
Saat on ikiyi vurdu.
Oh, işte gece yarısı!
İçim öyle aydınlık ki
Kararsa da dışarısı…
Usum, emektar karınca,
Yüreğim şiir arısı…
Her şey susmuş, herkes susmuş;
Kalem gece uçarısı…
Ne kural var ne sınır var,
Yok kimsenin uyarısı.
Benimki hep başucumda,
Bana ne şah, prens karısı!
O erinçli düzlükteyim,
Beni çekmez yukarısı…
Öyle dingin, öyle hoşum,
Elin başına darısı
Ben gerçekten benim şimdi,
Öldü günün soytarısı…
Saat on ikiyi vurdu.
Oh, işte gece yarısı!..
UYKUCU
Uykular alıyoruum, uykucu!
İlk gözağrımız şimdi,
Usuyla yüreğinin didiştiği
On yedisinde
Deli dolu bir genç kız,
Yaşamın ilkyazında.
Sımsıkı sarılmış yorganına
Derin mi derin bir uykuda:
Özlemlere sarılmış, umutlara…
Biliyorum, biliyorum
Ben de uyurdum böylesine
-Daha dün gibi-
Tadı damağımda…
Ne güzel yarınlara
Dinç yürüyüşuykusu,
Gecenin sıcağında
Tozpembe düş uykusu!..
Uykular alıyoruum, uykucuu!
Ortancamız şimdi
Melez bir çağda:
Bıyıkları terledi terleyecek;
Üç yanı çocuksa
Bir yanı delikanlı…
Bir türlü bitiremediği
Günün oyunlarını
Uykusuna taşımış:
Pedal çevirmede
Şaha kalkmış bisikletinde
Ya da potaya yükseliyor
Elinde basket topu…
Bir ayak ucunda yorganı..
Bir yataktan aşağıda…
Sık sık da sayıklıyor,
Yarına taşıyor dünü…
Kıpır kıpır, coşkulu
Delik deşik uykusu,
Çocukluk ocağında
Sözde gençlik uykusu!…
Uykular alıyorum, uykucu!
En küçüğümüz şimdi,
Tüm ilgilerin odağı ya
İyi kullanıyor bunu;
Ne karşıtlık varsa onda:
Ağlayan gülücük,
Engebeli düzlük…
Bölüyor uykularımızı en olmadık yerinde;
Dediği dedik,
Çaldığı düdük…
Uykusu erincin doruğu,
Uykusu bölük pörçük…
Nasıl da seziyor
Zayıf yanımızı yumurcak!
Nasıl da sömürüyor
Sevgimizi…
Bir damlacık canıyla
Gönüllü tutsak aldı bizi…
Gündüzümüz de conun,
Gecemiz de.
İp üstünde cambazlık,
Hokkabazlık uykusu;
Sevginin kucağında
Yaramazlık uykusu!..
Uykular alıyorum, uykucu!
On sekiz yıl
Bir yastığa baş koyduğum,
Dolunay yüzlüm;
Didinip durduğu günün,
Didinip durduğu yılların
Yorgunluğunu atacak…
Bir de
Boy vermede üç yavrusu..
Ürüne durdu duracak…
Onun için böyle tatlı uykusu.
Vazgeçtim uykular almaktan,
Yüreğimi katıyorum uykunuza;
Korkuyorum uyuyup kalmaktan,
Güneşler diziyorum ufkunuza…
ÇÖZÜLDÜKÇE ÇOĞALAN
Çözüldükçe çoğalan
Simli yumaktır gece.
Sevgi ve özlemlerden
Dev yığınaktır gece.
Kimsesiz yuvasıza
Tek sığınaktır gece.
Yanağına yaslanmış
Dostça yanaktır gece.
Gündüzün karasına
Mermer yunaktır gece.
Özü arıtmak için
Dilsiz sunaktır gece.
Çok bilip tez unutan
Bilge bunaktır gece.
Nice gerçek güneşe
Sonsuz kaynaktır gece.
Çözüldükçe çoğalan
Simli yumaktır gece.
BAYKUŞ
Kara gecenin
Kara bacasına kondurmuşuz
Baykuşu,
Boynuna da kocaman
Uğursuzluk yaftası…
Oysa o
Karanlıkta yaşamanın
Ustası.
Dinle bak ezgisini,
Dostça seslenişi
Nasıl okşar ruhunu:
–Huu komşu, huu!..
Gecenin yargıcı o.
Öyle kızar ki
Karanlığa sığınıp
Geceyi kirletenlere…
Bir hiç uğruna
Nice cana kıyanların,
İnsanı insana
Peşkeş çekenlerin,
Kulca vermeden
Tanrıca alanların
Nasıl tükürür yüzlerine
Ağız dolusu:
–Tuu, tuu!..
Ve der ki sizlere:
–Hey gündüz körleri!
Çıkın tünellerden,
Arka sokaklardan
Alanlara alanlara!..
Eğer karamsarlığı
Yıkamazsanız,
Kaçıp yanlışınızdan
Ayakta tutamazsanız doğruyu,
Yuu size, yuu!..
Dinle baykuşun
Dostça seslenişini:
–Huu komşu, huu!..
ŞİİRLE YOĞRULAN
Bütün gün bulanan su,
Arınıp durulur gece…
Büyür vicdanın korkusu;
Hesabı görülür gece…
Gündüze kurulur pusu;
Defteri dürülür gece…
Öter ozanın borusu;
Şiirle yoğrulur gece…
ANLATAMADI
İnsandı o;
Çatlayıp göğermek için,
Gönlünce vermek için
Özlendi arına arına…
Yem olmadığını anlatamadı
Çöplükteki horoza…
Kök saldı toprağa,
Kana kana içti özsuyunu,
Güneşe uzattı dallarını,
Meyveye durdu…
Odun olmadığını anlatamadı
Külhancıya, marangoza…
İnsandı o;
Biçimlenmek için
Yandı, tavlandı
Sevginin ocağında…
Demir olmadığını anlatamadı
Çekice, acımasız balyoza…
İnsandı o;
İnci üretmek için
Dize dize,
Daldı gece denizlerine…
Midye olmadığını anlatamadı
Yengeçle ıstakoza…
Bilimin önünde eğildi,
Gönül verdi sanata;
Uykularına kıydı geceler boyu;
Toza toprağa belendi,
Tuz ekmek oldu aşı…
Böyle böyle özümledi yaşamı,
Böyle böyle sevdi doğayı,
İnsanı
İn-sa-nı
Tanıdı, hoş gördü, anladı…
İnsandı o, insandı!
Bir türlü anlatamadı
Köre, değerbilmeze, yoza.
Yine de örülmeliydi koza…
GECELERDE YAŞIYOR SEVGİ
Gün ışıyor,
Daha ilk deviniminde
Soluklaşıyor sevgi:
-Gereksinişlerden ya da
Tutkulardan-
Böylesine alımlıyken
Paranın parıltısı,
Telaşlarla başlıyoruz güne,
Kanı çekiliyor sevginin…
Uykudan vazgeçmenin
En güç olduğu anda,
En kısa tezliklere bölünüyor
Zaman;
Aynalarda,
Ayaküstü alıştırmalarda,
Giyinip kuşanmalarda
Paramparça…
Sonra koş,
Akın akın caddelerde,
Tıklım tıklım duraklarda
Bekle;
İtiş kakışlar,
Hedefe varma adına
Takılan çelmeler,
Çiğnenen haklar…
Ne güneşin ayırdında ol,
Ne renklerin,
Ezgilerin,
Ne yediğin aşın…
Sevgi can çekişiyor
Gir-çık kampanalarında;
Çatık kaşlar,
Çatal sözlerde,
İçinden çıkılmaz
Sinir burgaçlarında…
Ve gün batıyor:
Gece
Su serpiyor yüreğimize;
Sevginin yüzü tozpembe…
Yorgunluklar,
Gerginlikler akıp gidiyor
Bedenimizden;
Usumuzda gün doğuyor,
İçimiz apak…
El ele, göz göze,
Diz dizeyiz;
Sımsıkı sarılıyoruz
Birbirimize,
Gündüzün onmaz yaraları
Onuyor;
İmgelerimizde ağırlıyoruz
Sevgiyi,
Düşlerimizde…
Gece
Sevginin yüzü tozpembe…
KARŞILAŞTIRMA
Senin gündüzün kara,
Benim gecemse apak…
Seninki süslü püslü,
Benimki çırılçıplak…
Çorak senin gündüzün,
Gecem verimli toprak…
O, dikenli bir çalı;
Bu, bin taneli başak…
Senin gündüzün kara,
Benim gecemse apak…
ERİNCİN DÜDÜĞÜ
Büzülür,
Küçülürüm gündüzleri;
Geceler, devler beni…
Bu sokaklar benden sorulur!
Uykularınızın
En olmadık yerinde
Biri meydan okur, densiz:
“ Heyyt,
Var mı bana yan bakan!…”
Düüt!
Ben varım!
Biri canınıza kastetse,
Göz dikse
Canınızın yongasına
Ya da namusunuza..
Yakarım!
Bu sokaklar benden sorulur!
Kimi zaman çoğalır,
Ardıma takılır adımlarım,
Gölgeler üstüme abanır;
Korkarım…
Soluğunu duyarım çocuklarımın,
Yürek atışlarını;
Yatağımın sıcaklığını…
İliklerime dek üşürüm,
Erir gibi olurum,
Çöker omuzlarım,
Apansız yiter direncim…
Sonra silkinirim:Düüt!
Sımsıkı sarınırım geceye,
Yakarım bi cıgara,
Üflerim yalnızlığı
Duman duman;
Dikilir, güçlenirim…
Gece bu sokaklar benim,
Bu sokaklar benden sorulur!
GECENİN KADINI
Ben düştüğüm için
Ayakta kalır,
Karılarınızın, kızlarınızın
Namusu…
Masmavi düşlerim,
Tozpembe umutlarım vardı;
Kıyısı uçurum,
Ortası dipsiz kuyular…
Zayıftım zayıf olmasına,
Düşmezdim yine de
İçinizden biri
İtmeseydi…
Kalkmak istiyorum;
Elimden tutmayı
Hanginiz denedi!…
GERÇEĞİN DÜŞLERE ÇEVİRİSİ
Bir tasa
Dokuz kaşık;
Çorba mı su mu bilinmez.
Düşler aşlarla süslenir…
Diri toprağa
Ölü yaprak;
İlkyaz mı güz mü bilinmez.
Düş ağaçları yemyeşildir…
Kana susamış
Kurşun, bıçak;
Kardeş mi el mi bilinmez.
Dostluk düş çiçeğidir…
Gökyüzü
Ve duvarlar;
Özgür mü tutsak mı bilinmez.
Düşlerse masmavidir…
GÜNDÜZÜN KARANLIĞI
Aydınlığın gecesini yaşamak…
Her gün
Gömülmek yeniden,
Dirilmek vardiya sonları…
Alınyazısı değil,
Elmasın karası bu…
Toprak
Eşim eşim eşilecek,
Deşilecek ki karnı
Kazma kürek;
Ocaklar yansın,
Bacalar tütsün…
Bileceksin hem de
Bir yanın yaşamaksa
Bir yanın ölüm.
Daha dün
Tam otuz iki can…
Vah ki vah!
Bugün
Kim bilir kimde sıra?
Aydınlığın gecesini yaşamak,
Dirilmek vardiya sonları…
Promethe’nin işi kolaydı…
KENDİNİ İNSANA ADAMAK
Yola çıkışları
Hep geceden gündüze.
Onlar ki bilinçlerini
Gecenin koynunda yoğurdular,
Acının örsünde biçimlediler;
Karanlığın koyusunda ışıdı,
Isındı yürekleri…
Umut,
Aşılmaz dağlara da vurdu,
Dönülmez yollara da…
Oysa -isteselerdi-
Kolayı vardı yaşamanın…
Her nereye vardılarsa
Oynak ezgiler sundular,
Yaşamcıl güzellikler;
Ne biriktirdilerse
Dağarcıklarında,
Verdiler de verdiler
Bir bitimsiz kaynak gibi…
Alınları açık, yüzleri ak;
Ne zaman tutsam elleri sıcak…
SENİ YAŞAMADILAR
Savunup durdum seni.
Hep sana yüklendi
Korkular, kaygılar;
Savunmasız buldular da
Üstüne abandılar.
Bir türlü
İnemediler
İçindeki aydınlığa
Yüzünün karanlığından…
Seni yaşamadılar gecem,
Seni yaşamadılar…
ÇOCUKLUĞUMUN GECELERİ
ODALAR
Hep tıklım tıklımdı
Çocukluğumun odaları:
Gürül gürül,
Çağıl çağıl…
Onca insanı nasıl alırdı,
Tavanı bir karış
Küçücük odamız;
Duvarları esnek miydi ne?…
Beş mumluk
Gaz lambamızsa
Böylesi gecelerde
Sanki
Güneş yüklerdi fitiline…
TOMBALA
Gecelerin gözdesi tombala,
Esmer Güzeli’nin evinde
Oynanırdı
Çoğunlukla.
Emine Tete,
Çok kart alıp
Çok kazanmak isterdi,
Her sayıya da
Ayıp sözler uyaklardı;
“Çocuk var!” derdi
Anacığım,
Kızardı…
Zişan Hanım’sa köşesinde,
İlmik üstüne
İlmik eklerdi örgüsüne;
“Vakit öldüremem öyle!”
Derdi;
Parmakları işte;
Gözü sevinçlerde,
Kızgınlıklarda;
Yüreği erinçte…
UYKU
Penceremiz açık,
Kapımız sürgüsüz uyurduk
Yaz geceleri.
Uçuşan perdelerin
Serinliğinde,
Karanlıkla sarmaş dolaş
Ne güvenliydi uykumuz!..
KARABASANLAR
Yitirdiğim elli kuruşumu
Babamın cebinden
Gizlice aldığım gece,
Bir sıkıntı.. bir sıkıntı göğsümde:
Soluk soluğa uyandım…
Kırk derece ateşle yattığım
O karlı kış gecesi,
Okula gidemediğimi gördüm
Düşümde:
Ağlayarak uyandım…
Anacığımı yitirdiğim gece,
Kara, dev bir gölge
Çöktü üzerime,
Boğazıma koca pençeler sarıldı:
Çığlık çığlığa uyandım…
Onlara borçluyum yaşamımı,
Yitiklerde hep onla vardı;
Uyanmasaydım ölecektim;
Beni karabasanlar uyardı…
BAYIR
Karanlık basar basmaz
Bayıra koşardı
Yaşlı teyzeler;
Ellerinde şilteler, kilimler…
Tezekler yakılırdı
Duman duman,
Sivrisinekleri savmaya.
Karanlığa sığınmış gözler,
Dörtyolağzı’na çakılı:
Kim geçiyor, kim geçecek;
Kiminle, nasıl geçecek?..
Şunun, şurası şöyle;
Bunun, burası böyle;
O, onunla..falan filan,
Üç doğruysa beş yalan…
Bir suskunluk noktasında
-Hemen her gece-
Yemen Türküsü’nü isterdi
Emine Hanım Teyze.
Söylerdim,
En yanıklığı katıp sesime:
“Havada bulut yok,
Bu ne dumandır?
….
Giden gelmiyor
Acep nedendir?”
Dalardı Emine Teyze,
İçin için ağlardı:
Bıldır,
Arif’ini göndermişti askere..
Gidip de gelmeyeni vardı…
KORKULAR
Korkular üretilirdi geceleri:
Öcüler, tarambabalar…
“Kadripaşa mezarlığında
Ölüler dolaşıyor.” derlerdi..
“Samanyemez çeşmesinden
Gelin çıkıyor.” derlerdi…
Bense geç saatlerde
-İnadına- hep
O mezarlıktan geçerdim,
O çeşmeden su içerdim;
Ne ölü görürdüm
Ne gelin
Ama korkudan titrerdim…
SİNEMA
Yaz geceleri
Sık sık sinema:
Üç film otuz beş kuruş,
Gazoz da bedava!”
Komşu kızlar bilirlerdi,
Anneme güvenildiğini;
“ Şehime Teyze,” derlerdi,
“ Ne olur,
İzin al da babamızdan,
Bizi de götür sinemaya! “
Telaşlı hazırlıklar sonra;
Seslenişler
Kapılardan, pencerelerden;
Yollara düşmeler
Cıvıl cıvıl…
Küçüktüm ya
Aralarında saklayıp
Biletsiz sokmak isterlerdi
Beni sinemaya.
Bense
Biletçi amcaya
Hep görünmek isterdim
Nedense…
GECE TURLARI
Kimin başı bulanık,
Canı sıkkınsa;
Kim sevdiğini özlemiş
Ya da yeni sevgiler
Arıyorsa
-Yedisinden yetmişine
Herkes-
Karanlığın kuytusunda,
Hemen her akşam
Turda:
Bir Uzunköprü’de..
Bir Belediye Parkı’nda..
Bir Hastane bayırında…
MÜZEHHER ABLA
Onun Fahriye Abla’sı,
Benim Müzehher Abla’mın
Tırnağı olamaz!
Dıranas,
Ya Müzehher Abla’yı
Görseydi..
Ya “ Fahriye Abla ” yı
Yazmasaydı!..
YAŞAMIN ÖZETİ
“Sabahçı kahvesi” vardı
Babamın.
sabahın köründe giderdi
İşine,
Gece yarısı dönerdi;
Bütün gün
Kara sular inerdi
Ayaklarına.
Eve her dönüşünde
Çökerdi
“Yeni rakı”nın başına
-İlaç içer gibi-
Büzerek dudaklarını
İki tek parlatırdı.
“İçme be Rasim,” derdi
Anacığım,
“Ne bulursun bu merette!…”
Babamı sevdiği denli
Yaşamı da severdi anam:
Ev işlerinden
Arta kalan zamanı
Ve aralarını
Beş vakit namazının,
Süslerdi,
Komşular arası
Gidiş gelişlerle,
sevinçlerle, gülüşlerle…
İkisi de
ayrı sesler çıkarırdı
aynı telden:
-Kendimi bildim bileli-
Annem “İçme!” derdi,
Babam, “Gitme!”
Babam her gece içti,
Annem hep gitti..
Şimdi
İkisi de rahmetli…
BAHÇELER KOMŞU KAPILAR
Eğilip geçiyorum komşu kapıdan
Vahibe Abla’nın bahçesine:
Bir ucuna ilişiyorum
Usulca hasırın.
Bedriye teyze baş köşede,
Herkes
Beş duyusuyla o’nda…
Hıdırellez’in manicisi,
Çocukların masalcısı,
Genç kızları falcısı…
Ne güzel
Allamış pullamış dilini,
Ne güzel ballamış!…
-Hey Bedriye Teyze !
Nasıl kattın
O doyumsuz tadı Türkçeme ?..
Eğilip geçiyorum komşu kapıdan
Hüseyin Aga’nın bahçesine:
-A be Üsiyin Aga
Baksan a şu kızancığa!
Bana vuruyor sopacağızı,
Gündöndü kafasına
Vuracağına…
‘Gündönüyü döveriz,
Dövmeyeni savarız,
Hem iştir hem eğlence
Katılanı severiz.’’
Katıldım.
Gece,
Bayıldı imecemize…
Eğilip geçiyorum komşu kapıdan
Sümbül Hanım Teyze’nin bahçesine:
‘Sümbül takmış aman aman,
O güzel kız yakasına!
Hep etrafa bakacağına,
Biraz bana bakasın a! ‘’
Sümbül Hanım
Çökmüş ocağın başına;
Coşkuyla
Çıtır çıtır yanmada odunlar;
Midenin ve burnun
Bayramı var:
Bir lokma tiril tiril akıtma,
Bir ısırık
-Kuyuda soğutulmuş-
Buz gibi karpuz;
Buram buram tereyağı,
Burcu burcu sümbül kokusu…
‘Gel gel yâr mor sümbülsün,
Ban sana vurgunum kim bilsin ?’
Eğilip geçiyorum komşu kapıdan
Cemile Nine’nin bahçesine;
‘Bahçelerde börülce, vay vay,
Oynar gelin görümce!…
Ayşe’nin kınası var,
Hıçkırıklar karışıyor
Gülücüklere…
Yavukluma göz kırpıyorum,
Kalkıp oynuyor
Benim için…
Hangi komşu kapıdan
Eğilip geçsem
Komşu bahçelere,
Yüz yüze gelirim,
Yaşamın
Paylaşılan bir yüzüyle:
Doğum sevinçleri, ninniler..
“Can bebeğime ninni,
Kır çiçeğime ninni,
Kanatları ipekten
Kelebeğime ninni.”..
Kış hazırlıkları..
“Tarhana tartar,
Boğazı yırtar.
Hey kuskus kardeş,
Gel beni kurtar!”..
“Gönül gönüle karşı,
Bahçemiz renkli çarşı,
Tarhananın yanına,
Pek de yakışır turşu.”..
Düğünler, türküler..
“Düğün dernek kuruldu,
Davul güm güm vuruldu,
Düğünü gecikenin
Yüreciği buruldu.”..
Asker uğurlamaları..
“Yavuklum asker oldu,
Gülün yaprağı soldu,
Tez gitsin de tez gelsin,
Yiğit yerini buldu.”..
Ölümler, ağıtlar..
“Sel gitti kumu kaldı,
O, bin çiçekten baldı,
Ecel gonca gülümü,
Ne de vakitsiz aldı.”…
Daha neler neler…
Hangi komşu kapıdan
Eğilip geçsem
Komşu bahçelere,
Yüz yüze gelirim,
Yaşamın
Paylaşılan bir yüzüyle…
Eğilip geçe-miyorum komşu kapıdan
Çocukluğumun bahçelerine şimdi:
Komşu çoook!
Yazık,
O bahçeler yok..
Komşu kapılar yok!..
Şunlarıda Beğenebilirsiniz

Yaz Türküsü Yüreğimin – Kitap

Yolum Varmıyor Sana – Kitap
